DAFNİ BEHTSİ CEO & FOUNDER CINOBO
Atina, özellikle şehir merkezi ve genellikle dolaştığım Eksarhia mahallesiyle, sürprizlerle dolu bir kenttir. Beni en çok büyüleyense; hiç beklemediğin anda, kentin her bir köşesinde çeşitli sanat biçimleriyle karşılaşabilmektir.
Sokaklardaki grafitiler ve street art çalışmalarından, nadiren salonlarda izleme fırsatı bulduğun eski klasik filmleri gösteren beklenmedik, sevimli bir sinemaya kadar. Şehrin sinemaya sağladığı erişim, benim Atina’yı sevmemin en büyük nedenlerinden ve yurt dışından gelen arkadaşlarımı her ziyaretlerinde en çok etkileyen şeylerden biridir.
Atinalılar, yer altındaki underground seyirciyi çeken sinemalardan, son teknolojiyle donatılmış lüks salonlara kadar şehir merkezindeki tarihi sinema salonlarını çok sever. Bütün sezon boyunca hem yeni filmleri hem de varlıkları bile bilinmeyen unutulmuş hazineler gösterimdedir. Ama herkesin asıl bayıldığı şey, benim için şehrin tam anlamıyla ayrıcalıklı simgelerinden biri olan açık hava sinemalarıdır.
Yaklaşık altı ay süren yaz ve güzel iklim de bunu fazlasıyla mümkün kılar! Şehrin dört bir yanında gizlenmiş, yıldızların altında hatta bazen tam Akropolis’in karşısında, elinizde buz gibi bir birayla, arkadaşlarınızla birlikte harika bir film izleyebileceğiniz açık hava sinemaları vardır.
Bazıları şehir manzaralı serin çatı teraslarında, bazılarıysa apartmanlar arasında saklı avlulardadır. Hepsi kendine özgü bir büyüye ve dünyada başka hiçbir yerde karşılaşmadığım bir atmosfere sahiptir. Bu, yalnızca Atina’nın, bu kadar cömertçe sunduğu bir seyir deneyimidir. Atina, sinemayı bir lüks olarak değil, günlük bir ihtiyaç olarak bağrına basan bir şehirdir. Ve filmler aracılığıyla yolculuk etmeyi seven bir şehir, her zaman yeni hayaller yaratabilir!
Bu makalede ifade edilen görüşler yazarın kişisel görüşleridir ve Tarımsal Kalkınma ve Gıda Bakanlığı’nın görüşlerini veya fikirlerini yansıtmamaktadır.





