Sultana Maria Valamoti
Buğday ve şarap, tarih öncesi çağlardan beri Yunanistan’ın simgesel besin bileşenleri arasında yer alır. Yunanistan’daki tarih öncesi arkeolojik alanlarda bulunan kömürleşmiş bitki kalıntıları, M.ö. 7. binyıldan itibaren çok çeşitli tahıl türlerinin yetiştirildiğini gösterir. Tek taneli buğday, çift taneli buğday, Timopheevii türü buğday, ayrıca yumuşak ve sert buğdayla arpa, binlerce yıl boyunca beslenmenin temel bileşenlerini oluşturmuştur. Tahıllarla birlikte üzüm de, başlangıçta yabani asmalardan toplanan, zamanla ise yetiştirilmeye başlanmış bir meyve olarak sistemli biçimde hasat edilmekteydi. Aynı arkeolojik veriler, M.ö. 5. binyıldan itibaren Kuzey Yunanistan topraklarının yeterli miktarda üzüm ürettiğini, hatta kırmızı şarap yapılabildiğini göstermektedir. Bu sonuca, yaklaşık M.ö. 4300’e ait, yangında yanmış bir Neolitik evde bulunan çok sayıda üzüm çekirdeği ve şarap posası kalıntılarından ulaşılmıştır. Buğday ve şarabın merkezi konumu Bronz Çağı’nda da devam eder; hatta bu ürünler, Miken saraylarının ekonomik kayıtlarında önemli bir yere sahiptir ve Lineer B yazılarında açıkça belgelenmiştir.

Resim 1. Lezzetli yemekler için basit bileşenler: tek taneli buğday unu, pekmez, küllü su ve zeytinyağı. Fotoğraf: S.M.Valamoti, dağlık Halkidiki Bölgesi, 2011.
Tarihi dönemlerde de antik Yunan yazarları tahıllardan ve bunlardan yapılan çok çeşitli yiyeceklerden, ayrıca asma meyvesinden ve şarap, sirke ve pekmez gibi üzümden üretilen ürünlerden sıkça söz etmişlerdir. Şarap ve tahıllar, M.ö. 8. yüzyılda Homeros’un İlyada destanında bile güç ve cesaret veren temel besin maddeleri olarak tanımlanarak birlikte anılır. Bu iki temel besin, şair Arhilohos’un (M.ö. 7. yüzyıl) dizelerinde de savaşçıya savaş alanında eşlik eden ekmek ve şarap olarak yine birlikte geçer. Antik Yunan edebiyatında, tahıllar ve asma meyvesiyle yapılan sayısız yiyecek arasında, tahıl ve şarabın birleşiminden oluşan bir karışım, yani inuta adıyla bilinen bir tarif özellikle dikkat çekicidir. Aristofanes’in Zenginlik (M.ö. 5.–4. yüzyıl) adlı komedyasında geçen inuta’nın un, şarap ve zeytinyağı temelli bir tatlı olduğu tahmin edilir. Çok daha sonra, Athenaeus’un (M.s. 2.–3. yüzyıl) Deipnosophistai adlı eserinde, Girit kökenli ‘glikinas’ adıyla benzer bir tatlıdan söz edilir.
Her ne kadar bu tarifin tam hazırlanış biçimi günümüze ulaşmamış olsa da, unla şarabın birlikte kullanıldığı, günümüzde de Yunanistan’ın birçok kara ve ada bölgesinde yapılan şaraplı veya ‘sarhoş’ kurabiyeleri ya da şaraplı kekleri hatırlatır. Günümüzde tatlı lezzet genellikle şekerle sağlanır; ancak antik çağlarda benzer tatlıların üzüm şırası ya da balla tatlandırıldığını tahmin etmek zor değildir.





